Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Hayat etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

En Ucuz Hayat Dersi: 20 TL

  Şahsi fikrime göre erkek çocuklarının babalarından aldığı dersler onların ileri yaşlarında çok önemli oluyor. Fakat çocukken bu ders bizim aklımıza pek düşmüyor, fark etmiyoruz. Altını üstünü düşünmeden babamıza kızıyoruz! Genelde öyle oluyor. Yani bende öyle oldu daha doğrusu... Ama o fark etme durumu var ya; işte o durum günlerce yüzümü gülümsetti. Babamın ne kadar zeki bir insan olduğunu fark ettim. Çocuk eğitimi üzerine tonlarca kitap okumuş olabilirsiniz. Bunların büyük kısmı ise sadece teoriktir. Bizim kültürel olarak kültleşmiş eğitim şeklimiz aslında bizim kültürümüzün devamını sağlıyor. Ve bu kültürel ve olayı bağlı eğitim her zaman aklımızın köşesinde bir yer ediyor. Şimdi size kendimin bu konuda olan bir anımı anlatmak istiyorum.   Eve ilk bilgisayarım alındığında çok heyecanlanmıştım. Her çocuk gibi direkt bilgisayar oyunlarına saldırdım. Oynaya oynaya bu beni sıktı. Çünkü ben işin "Oyun nasıl yapılıyor?" kısmına merak sardım. O zamanlar daha yaşım 12-13.

BU KİMİN HAYATI ?

   Özgür iradeyle yaratıldığımız söylenir. Ve nitekim de öyledir aslında. Fakat biz özgür iradeyle hareket edemeyiz. Dini seçimimiz, giyimimiz, düşünüş tarzımız bile özgür iradeyle değildir. Biz özgür irademizle beraber yaratıldık haklısınız ama bunu sosyal nedenlerden dolayı kullanamayız. Yada bir düşüncemizi insanlardan dolayı istediğimiz şekilde oluşturamayız. Hislerimiz bile kurgusaldır çoğu zaman.     Bir elbise beğenir insan fakat bir başka insan beğenmedi diye vazgeçeriz. Düşüncemizin doğruluğunu insanların onayladığı kadar doğru sayarız. İşte bunların tek bir sebebi var " onay bağımlılığı ".    Kendi hayatımızı kendi istediğimiz şekilde geçiremeyiz, sadece onay verildiği sınırların içinde çizeriz. Seçmeyi düşündüğümüz bir meslek vardır ama sadece puanımız yettiği meslekler içinden. Peki bizim yaşadığımız bu hayat gerçekten ne kadar bizim ?     Eğer şimdi istediğin bir şeyi derhal yapmana imkanın ve paran yetmiyorsa senin hayatın değildir o. Biz para biriktir

RENKLER VE DAVRANIŞ

RENKLER VE DAVRANIŞ     Giyinirken, odamızı boyarken, araba alırken ve daha çok işimizde renk seçimi bizi çok uğraştırır. Halk arasında yayılan bilgilere göre; hastahaneler hijyen hissi vermek amacıyla beyaz, cezaevi saldırganlığı azaltsın diye pembe renge boyanıyormuş. Peki doğru mu sizce? Belki renkler fark yaratıyor veya yaratmıyor. Fakat yarattığı düşüncesi batı kültüründen gelmiştir. Ülkemizde ciddi şekilde bu inanış yerleşmiştir. Yakın zamanda ki araştırmalara bakarak gerçeğe siz karar verin. MAVİ    2009 yılında Brisith Columbia Üniversitesi'nde araştırmacılar bu soruya net bir cevap aramak istediler. Deneklere mavi, kırmızı ve nötr renklerde monitörler gösterilerek testlere tutuldular. Kırmızı monitör de hafıza, düzeltme ve dikkat gereken işler daha iyi sonuç verirken, mavi de ise yaratıcı işlerde başarı sağladı. KIRMIZI    Sizce kırmızı ikaz mı ihtiras mı? 2014 yılında daha büyük bir grupla testler yapan araştırmacılar renklerin etkisinin olmadığını

MUTLULUK

MUTLULUK  NEDİR? Bence hayattan beklentilerimizin karşılanması sonucu oluşan tatmin duygularının getirdiği durumdur mutluluk. Hayattan beklentilerimiz ve ona bakış açımız mutluluğumuzu etkili bir biçimde etkiliyor.                                          NEDEN MUTLU OLAMIYORUZ? Bu sorunu basitçe  3  adımda ele alacağız. 1)YANLIŞ ŞEYLERE DEĞER VERİYORUZ! Mutlu yaşamak istiyorsanız hayatınızı olaylara ve kişilere değil bir amaca bağlayın. Demiş Einstein. Bizler hayatımıza bir hedef koysak ve amacımıza bağlansak da amacımıza yürüdüğümüz yolda insanların söyledikleri ve bize karşı takındıkları tavırları ile çok fazla ilgileniyoruz. Bunlarla ilgilenirken amacımızdan sapıyoruz ve hayata karşı beklentilerimiz karşılanmamış oluyor. 2)SABIRSIZ TIRTIL UÇAMAZ! Amacımıza ilerlerken eleştirilerden ve aşağılanmaktan sıkıldığımız için hemen beklentilerimizin karşılığını almak istiyoruz. Bu olmadığında hemen sabırsızlanıyoruz. Ve koyduğumuz hedefi listemizden siliyoruz. 3) MU

Hayatın Saati

 HAYATIN SAATİ Geçmişten günümüze insanlar zaman zaman bir şeylerin yokluğuna şahit olmuşlar ağır kıtlık dönemlerinden geçmişlerdir. Bunu kimi zaman bir romanın satırlarında okuruz kimi zaman ise nenelerimizin "bizim zamanımızda..." diye başlayan acıklı hikayelerinden duyarız. Peki ya biz gelecek neslimize neyin kıtlığını anlatacak veya yazacağız? Bu sorunun cevabından günlük hayatımızda sıkça bahseder olduk.  Durmadan etrafımızdaki insanlara zamanın nasıl yetmediğini, vaktin su gibi akıp geçtiğini hayıflanırken buluyoruz kendimizi. Her kıtlık bir israfın sonucudur. Zamanımızı hoyratça kullanarak biz tüketiyoruz aslında. Hepimiz ecelin nefesinin ensemizde olduğunu unuttuk ve sanki asırlarca bu dünyada kalacakmışız gibi hayatımızı rutine bindirdik. Ve artık gereksiz rutinlerimiz öyle yapıştıki bizlere bu rutinlerden kendimize veya kitaplarımıza ayıracak zaman bulamaz hale geldik.  Zaman yetmiyorsa eğer bizlere; israf etmeyelim, ölümü hatırlayıp rutinlerimiz