Ana içeriğe atla

Kayıtlar

AMERİKAN İÇ SAVAŞI HAKKINDA

AMERİKAN İÇ SAVAŞI HAKKINDA  Bağımsızlığını ilan etmesinin üzerinden henüz bir asır bile geçmeden Amerika Kıtası kanlı savaşlardan birine ev sahipliği yaptı. Kuzey ve Güney arasında çıkan bu savaşta birçok "ilk" yer buldu.  Kuzey; dönemin sanayisinin zirvede yaşandığı bir bölgeydi. Amerika'nın bu bölgesi hızlı bir sanayi atağıyla beraber, Avrupa'dan bile daha iyi konuma gelmişti. Kölelik kaldırılmış bunun yerine çok az bir ücret karşılığında çalışan hürriyet sahibi modern işçi(!) sınıfı kabul görmüştü. Güney ise tam aksine sanayi devriminden nasiplenememişti, üretimin insan gücüne dayalı olması nedeniyle kölelik ciddi şekilde yaygındı.  Devletin başındaki Abraham Lincoln, tam anlamıyla bu ülkenin ve savaşın sahiplerinden biriydi. Güneydeki köleliğin kaldırılması ve sanayinin yaygınlaşmasını istiyor ve bunun için bir savaşı körüklemekten kaçınmıyordu.  Birçok tarihçiye göre savaşın başlıca nedeni; köleliğin Güney kesimde kaldırılmak istenmesi olarak kabul edilsede

KÜLLERİNDEN DOĞAN ŞEHİR: HİROŞİMA

KÜLLERİNDEN DOĞAN ŞEHİR: HİROŞİMA Jopanya'da Seto Denizi'nin Hiroşima Körfezi'nde bulunan şehir Öta Nehri'nin kanallarıyla bölünmüştür. Hiroşima'nın kuruluşu 1589 yılında başlamıştır. 300 yıl sonra 1889 yılında şehir statüsüne girecek kadar büyümüştür. 1945 yılında ise yeryüzündeki en büyük vahşetlerden birine tanıklık etmiştir.  6 Ağustos 1945 sabah saat 8:15; Hiroşima şehrinin 600 metre üstünde dünya tarihinde bir ilk olarak atam bombası ABD tarafından patlatıldı. Açığa çıkan 4000 santigrat derece ısıyla bölgedeki her şey yandı ve eridi. Binlerce insan öldü ve binlercesi bu yıkımın izlerini taşımaya devam etti. Dümdüz olan bu şehir açığa çıkan radyasyonun etkisiyle yeryüzündeki cehennem haline geldi. 1949 yılında ülkede yeni bir yasayla kentin modern şartlar altında inşaasına ve planlanmasına yeniden başlandı. Aynı yıl içerisinde 6 Ağustos günü kent "Barış Şehri" ilan edildi. 1 Nisan 1954 yılında yeni şehirin büyük bir çoğunluğuyla beraber "Bar

ÖTEKİLEŞTİREMEDİKLERİNDEN MİSİNİZ?

ÖTEKİLEŞTİREMEDİKLERİNDEN MİSİNİZ? Topluluk oluşturma, oluşturulan topluluğun içerisinde yer alma isteği her ne kadar içgüdüsel varlığını sürdürse de uzun yıllardır birçok oluşum eliyle bizlere enjekte edildi. Bugün her kesimde ayrımcılık, önyargı ve farklı olanı ötekileştirme mevcut ancak bu yazının konusu daha kapsamlı ve tehlikeli olabilecek şeydir.  Öncelikle geniş kitlelere hitap edecek, bir coğrafyayı etkisi altına alabilecek insanî bir değer düşünün. Fakir, zengin, genç, yaşlı herkesi etkisi altına alabilecek değer; şüphesiz ortak bir inançdır.  İnsan psikolojisinin, geniş kitlelerle ortak payda da buluşma eğiliminin yanı sıra; buluşulan ortak payda eğer kitlesel bir harekete dönüşme potansiyelindeyse algı yöneticileri tarafından kolayca yönlendirilebilir.  Bu yüzdendir ki, dönem dönem dinlerin bünyesinde çeşitli oluşumlar( cemaatler) veya inançsal farklılıklar baş göstermiştir.  Bu geniş çaplı oluşumlar bir coğrafyada görülebilecek en büyük gruplaşmaya örnektir. Her kesi

TÜRKİYE'DE MASON LOCASI VE ÜYELERİ

Masonluk aslında ülkemizde Osmanlı zamanından beri bulunmaktadır. Aslında pek çoğumuzun haberi dahi olmasa da ülkemizde çok sayıda kişi masondur. Fakat masonluk masonlar tarafından herkesin bildiği gibi tanımlanmıyor. Bu gün yazacağım yazının kaynağı tamamen "Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası"nın internet sitesinden alınanan bilgiler ışığından olacaktır.(Link: mason sitesi ) Bu yazıda masonlar ne zamandan beri faaliyet göstermiş ve üyeleri hakkında sohbet edeceğiz... Aslında masonluk pek de saklanmış birşey değil. Ülkemizde resmi olarak faaliyet göstermektedirler. İlk Localar Osmanlı'daki ilk mason locasının kuruluşu Londa'nın ilk büyük mason locasının kuruluşundan 4 yıl sonra kurulmuştur. 1724 - İstanbul 1747 - Halep 1760 - İzmir İlk locanın kuruluşu Londra'daki    St. James Evening Post gazetesinin 24 Mayıs 1738 tarihli yayınında yazılmıştır. İlk mason localarının faaliyetleri aslından yabancılar tarafından ve yabancı dille sürdürülmekteydi

BAŞARISIZLIĞIN ÜSTESİNDEN GELME | YKS DİSS

BAŞARISIZLIĞIN ÜSTESİNDEN GELME | YKS DİSS Başarı önemlidir evet ama başarısızlık daha önemlidir. Çünkü başarıyı getiren unsur defalarca başarısızlıktır. Fakat Einstein'in dediği gibi " Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır . " Aynı şeyi deneyebilirsiniz ama aynı yöntemle denerseniz bu aptallık olur. Herkes size başarı hakkında bir sürü şey söyleyebilir. Yada piyasadaki konuşmaların ve kitapların çoğu "x madde de başarılı olmak" gibi başlıklardır. Size başarılı olmayı herkes kendine göre anlatabilir. Hatta hayatında nefes almaktan başka hiçbir başarısı olmayan insanlar bile size bunu anlatabilir. Ama kimse size bir başarısızlığın üzerinden nasıl geleceğinizi anlatmaz. Çünkü nasıl mücadele edileceğini onlar da bilmiyor. En ufak başarısızlıkta köşeye çekilip ağlanıyorlar.  Hayattaki en büyük ders defalarca başarısız olmaktır. Her seferinde yeni bir teknikle yeniden denemek.  En sert yumruğu her zaman hayat vuru

NECİP FAZIL'IN ATATÜRK'E ATTIĞI İFTİRA

NECİP FAZIL'IN ATATÜRK'E ATTIĞI İFTİRA Konumuz; Necip Fazıl Kısakürek ve "Sultan Vahüddindin" adlı eseri. Öncelikle Necip Fazıl'ın üstün zekası önünde saygıyla eğiliyorum; zira bir nesli inceden inceye iki atasına da düşman etmek için böylesine bir kitap yazmak ve bunu ikisini de övermiş gibi yapmak ciddi şekilde zeka ve maharet isteyen bir iş. Unutmayalım cambazlık büyük bir beceridir. Necip Fazıl, "Sultan Vahidüddin" adlı eserinde büyük bir sevgiyle ve hayranlıkla bahsettiği Vahidüddin'in yanı sıra güya Mustafa Kemal Paşa ile ilgili olaylarada ışık tutuyor. Bu konuyu araştırmaya başladıktan sonra karşılaştığım malum şairin ikiyüzlülüğü; ben de büyük bir hayret uyandırdı. Öncelikle şunu söylemek isterim ki, burada yazılacak her bir satırın kaynağı bulunmakla beraber birçoğunun kaynağı da Şair Necip Fazıl'ın ta kendisidir. Kaynakça yazının sonuna not düşülmüştür.  Tarih 25 Kasım 1938, Mustafa Kemal Paşa bu dünyadan ayrılmış ve üzerinden 10

YARATILIŞ MESELESİ (ÖZET)

YARATILIŞ MESELESİ (ÖZET) Bir bebek doğar, büyür ve nasıl doğduğunu merak eder. Annesine ve babasına sorar. Annesi ve babası ona bir cevap verir. Çocuk ikna olmaz. Araştırıp öğrenir... Peki biz çocukken nasıl doğduğumuzu merak ederken büyüdüğümüzde ilk olarak nasıl yaratıldığımızı merak etmedik mi? Bu kişiden kişiye değişebilir fakat bu sorunun cevabını bize Tanrı kutsal kitaplarında vermiştir. Ama burada bir sıkıntı var. Kuran'da ve Tevrat'ta yaratılışın ortak noktaları olmasına rağmen farklı anlatılır. İşte bu gün size bunu kısaca anlatacağım. Yazının sonuna da Tevrat ve Kuran'da geçen yaratılış bölümlerini koyacağım... Peki nerede bir farklılık vardır? Hemen açıklamaya başlayayım. Aslında ilk farklılık insanın yaratılışından başlamaktadır. Tevrat'a göre insan Kuran'daki gibi Dünya'dan toprak alınıp cennette yaratılmamıştır. Tevrat'ın yaratılış yani tekvin göre insan bizzat Dünya'da yaratılmıştır. Kuran'da İnsanın Yaratılışı Alla