Ana içeriğe atla

KİM BU EFSANE KADIN?

Bu yazımızda; tarihin bizzat şahiti olan insanları tanımanın en etkili kişisel gelişim vasıtası olduğunu göz önünde bulundurduk. Ve aklımıza gelen ilk isim Kenize Murad oldu.  

Peki! Kimdir Kenize Murad ?

Asıl adı, "Kenize Hussein de Kotwara" olup büyük dedesi Murad Han'ın ismini yazarlık hayatında kendisine mahlas olarak seçmiştir. Annesi Selma Rauf Sultan, V. Murad'ın torunu, babası ise Hindistan eyalet mihracesi Seyyid Sacid Husseindir. 1940 yılında Pariste dünyaya gelmiştir ve eğitimini orada tamamlamıştır. Uzun yıllar boyunca dünyanın önemli çatışma yerlerinde savaş muhabirliği yapmıştır. Tanığı olduğu bu trajedik gerçekler ve tanıdığı savaşzede insanlar hakkında sessiz kalamamış ve 1971'den bugüne kadar birçok kitap ve makalesi uluslarası alanda yayınlanmıştır. 

Yaptığı Çalışmalar Nelerdir? 


İlk olarak Fransızca kaleme aldığı "Saraydan Sürgüne" adlı eseri çıkıyor karşımıza. Bu eserinde ailesinin Osmanlı toprakları dışında yaşadıkları hayata dair derin şeylere değiniyor ve tarihimizin tartışmalı dönemlerine bir tarihçi değilde tanık olarak açıklık getiriyor.

Sonra ki eseri "Toprağımızın Kokusu:Filistin ve İsrail'in Sesleri" ise Filistin'de savaş muhabirliği icra ettiği dönemde Filistin ve İsrail halkına eşit söz hakkı vererek yaptığı röpörtajları içeriyor. Bu röpörtajlarda İsrail halkına da söz hakkı verilmiş ve tarafsızca dinlenmiş olmasına rağmen katı siyonist topluluklarını hiç hoşnut etmiyor. Eseri Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde hiç hoş karşılanmıyor. Buna rağmen Kenize Murad çalışmalarını sürdürüyor ve "Begüm" isimli romanını çıkartıyor. Bu eserinde ise İngiliz işgaline direnen müslüman bir kadının hikayesi kaleme alınmış. Lakin bu kadar hakikat Avrupaya ağır gelmiş olacak ki Kenize Murad'a ağır bir ambargo uygulanmış. Fransa'da kitaplarının satışı hâlâ yasak. Gerekçe ise bu eserlerin tehlike (!) teşkil etmesi. Mağlumdur ki bağnaz topluluklar için kitaplar daima tehlike teşkil eder. 


Osmanlı Soyuna Mensub Olarak Yaşam Sürmek

Bunu Kenize Murad'ın verdiği bir röpörtajda anlattığı basit bir olaydan yola çıkarak özetlemek istiyorum. Kısa bir süre önce Macaristan'da Kanuni Sultan Süleyman'ın iç organlarının defnedildiği yerin tespit edilmesi üzerine düzenlenecek törene Kenize Murad ve dört diğer Osmanlı prensesi davet olunmuş. Haliyle Macaristan yetkilileri Türk diplomatları arayarak bu davet edilen beş prensese protokolde hangi yerlerin ayrılması istendiğini sormuşlar. Alınan cevap ise koskoca bir "hiç" olmuş. Oraya davet edilmelerinin bile gereksiz olduğuna benzer ifadeler kullanılmış Türk diplomatlar tarafından. Buna rağmen Macaristan protokolde yer ayırmış prenseslere. Kenize Murad'ın ifadesine göre o törende hiçbir Türk diplomatlar onlarla muhatap olmamış aksine sert yüz ifadeleriyle yanlarından geçip gitmiş. Yanlış anlaşılmasın burda Kenize Murad günümüz Türkiyesini kötülemek amacında değil. Sadece şuna değinmek istemiş; Sultan Vahdettini bu ülkeden sürülmesine günümüzde karşı çıkan kesim şimdi prenseslerin yüzlerine bakmıyor. Ve bizler yine tarihi günümüz şartlarına göre değerlendirmenin ne kadar algımıza zarar verdiğine tekrar şahit oluyoruz.

Yorumlar