Yaşamımızda günlerimiz ve saatlerimiz sayılı. Çoğu zaman bu gerçeği unutuyoruz. Aleyhimize işleyen saniyelerin sesine tıkıyoruz kulaklarımızı. Bundan dolayıdır ki mutsuz, hüzünlü ve daima bir çıkmazdayız. Kaybettiğimiz saatlerin kıymetini bilmediğimizden yaşamımızı bu kadar hoyratça kullanabiliyoruz. Unutuyoruz belki de, sonuçta bize verilen isim "unutan" demektir. ismimizin hakkını mı vermeye çalışıyoruz yaşamımızın geçip gittiğini unutarak. Öyle ya da böyle ister ismimizin hakkını vermek olsun bu unutkanlık, ister ahmaklık olsun zaman hâlâ aleyhimize işliyor. Ve biz kendimize büyük bir haksızlık yaparak saniyelerimizi üzüntüyle, nefretle veya öfkeyle hoyratça kullanıyoruz.
Önce sevgiyi unuttuk sonra da yaşamımızın kıymetini. Şu dünyayı daima zindan ettik kendimize. Daima yapılan haksızlıklar için atıp tuttuk ama bir kedinin karnını doyurmayı bir köpeğin başını okşamayı basit işlerden bildik. Ölen bebekler için birilerini suçlarken o kıymetli yüzlerimize sürdüğümüz boyalara küçük çaplı servetler harcadık. Tecavüz edilen kadınların haberlerini gündemde tutmak için canla başla klavye başında terledik ama oğlumuza hâlâ " erkeksin yaparsın"dedik. Bunlar sadece kendimize ve etrafa olan nefretlerimizin birkaç örneği.
Yaşamımız bitmek üzere dostlarım kendimizi ve canlıları sevmeye başlamanın tam zamanı. Üzerimize örtülen bu kasvet ve üzüntü örtülerini kenara atıp yaşama dahil olmanın zamanı geldide geçiyor. Daha fazla zaman kaybetmemeniz dileğiyle...
Yorumlar
Yorum Gönder