Ana içeriğe atla

İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN | KİTAP ÖNERİSİ

İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN | KİTAP ÖNERİSİ


"Fakat beklemek lazım... Uzun zaman!"

Kâh kominist damgası yemiş, kâh hizmetinde bulunduğu vatanın haini ilan edilmiş bir yazar Sabahattin Ali. Bu konu çok tartışmaya açık olsa da, İçimizdeki Şeytan'ın ilk sayfasına Selim İleri'nin iliştirmiş olduğu "Belki de İktidardaki Şeytan" adlı bölümden bir alıntıyla bu konuyu kapatacağız; 
"... Yalnız, "memlekete zararlılığın" boyutu kişiden kişiye değişmiş olmalı ki, Sabahattin Ali'yi bazen "vatan haini" bazen "vatan haini bir komünist" falan gibisinden damgalanışlarla tanımıştım. Nazım Hikmet konusunda zaten ürperti verici bir anım vardı. Galatasaray Lisesi'nin büyük konferans salonunda toplanılmış; Nazım Hikmet'in şiirini okuyan bir öğrenciyi ihbar ettiği için bir başka öğrenciye ödül verilmişti. Bu olay, sebebini bilmeksizin ve çözemeksizin, bende tuhaf bir iğreti uyandırmıştı. Nazım Hikmet'ten tek dize şiir okumamıştım. Bununla birlikte, çok genç yaştaki bir insanın şiir okumak yüzünden okuldan atılmasını bir türlü anlayamıyordum..."

"Kürk Mantolu Madonna" adlı eseriyle tanıdım ben de Sabahattin Ali'yi. O kadar çok her yerdeydi, o kadar çok her(!) kesimden insanın elinde ve dilindeydi ki bu kitap; popülaritenin getirdiği bir iğretiyle ben de okumamak için direndim. "Nedir bu kitabı bu kadar meşhur yapan?" sorusuna yanıt olarak ise kitabın 2016 yılında "Penguin Classics" dizisinde yer aldığını ve bu nedenle de ülkemizde de bir patlama yarattığını öğrendim. "Hey yavrum hey! Şu yabancılar (!) da olmasa kendi sanatçılarımızdan haberimiz olmayacak" Tepkisini verdikten sonra tabi ki ülkemin sanatçısını bir yabancıdan öğrenmenin verdiği utançla cehaletime yanarak okudum. 

İçimizdeki Şeytan'ı ise hemen edinmeye çalışarak büyük bir şevkle okudum. Sabahattin Ali, bir ülkenin ve bir insanın iç halini aynı romanda hiç zorlanmadan yazacak kadar maharetli. Karakterimiz Ömer ise tam olarak bizlerden biri. Hem kendinizi sizi hiç tanımayan birinin vasıtasıyla öğrenirken, aydın geçinen insanlarında cehaletlerine ve dalkavukluklarına şahit olacaksınız. Ömer'in hikayesi; tüm tembelliğini, bahanelerini, iradesizliğini içindeki şeytana yıkan birinin hikayesi. Roman boyunca aşık olduğu kadın Macide ile beraber bu şeytanla yani kendisiyle yüzleşiyor. Tabî bir de ülkemin güzelim(!) aydınlarının haline tanıklık edeceksiniz. Bizleri güya aydınlatan insanların ne kadar karanlıkta olduğunu görmek insanda soğuk duş etkisi yaratıyor. Bu roman bundan seneler önce kaleme alınmış olsa da aydınların durumunun hâlâ yerinde saydığını kitabın verdiği ip uçlarıyla anlamak hiç de zor değil. 

Bu yolculuğun sonunda Ömer'in hayatının farkındalığıyla tamamlayacaksınız. Ve bilin bakalım bu farkına varışı nerede tadacak? Tabi ki soğuk bir hapishane odasında. 

Şunu söylemeden geçemeyeceğim; kitabın başında, Sabahattin Ali'nin sonlara doğru değiştireceği ve savunmadığı bir fikre sıkı sıkı bağladığı bir karakteri var. Sabahattin Ali'nin nasıl bir usta olduğunu anlamak işte burada saklı; karşıt olduğu fikre bile hikayenin başında sizi delicesine ikna edebilir öyle ki içinizdeki olmayan şeytanla kavga etmeye başlarsınız, sonra da bunu hikayenin sonlarına doğru tek bir paragrafla yerle bir eder; 
"... Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatlerigörmekten kaçmak itiyadı var..."

Yorumlar